Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS) ve 2012 sonrası için AB yaklaşımları

Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS) ve 2012 sonrası için AB yaklaşımları

6 Mart 2020 Yayınlarımız 0

Avrupa Birliği’nin “Emisyon Ticareti Sistemi”nin (ETS) temel amacı AB üye ülkelerinin sera gazlarını ekonomik açıdan verimli bir şekilde azaltılması veya sınırlandırılmasının sağlanmasıdır. Bu bağlamda, emisyon ticareti vasıtası ile katılımcı kuruluşlar emisyon tahsisatlarını alıp  satabilmekte  ve  böylece  bu  işlemleri  en  az  maliyetle karşılayabilmektedirler.

Bilindiği üzere ETS, Avrupa Birliği’nin iklim değişikliği ile mücadele alanında oluşturduğu temel stratejinin ana öğelerinden birisidir. Sistem dünya’da karbondioksit emisyonlarının uluslar arası ticaret sistemine dahil edilmesi hususundaki ilk uygulamadır.

ETS ile ilgili kapsam ve temel göstergeler aşağıda özetlenmiştir:

•       ETS, 2 ayrı uygulama dönemi belirlemiştir. 1.uygulama dönemi; 2005-2007 yılı arası,

2.uygulama dönemi ise 2008-2012 yılları arasındadır.

•          AB-27 ve Avrupa Ekonomik Alanı’nda yer alan Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn gibi ülkeler sisteme dahildir.

•          Enerji ve sanayi sektöründe 10000’den fazla tesis ETS kapsamdadır. Bu tesislerin AB CO2 emisyonlarının yarısını, sera gazı emisyonlarının ise %40’ını temsil ettiği söylenebilir (Kyoto Protokolüne göre sera gazları CO2, N2O, CH4, SF6, HFC’s, PFC’s olarak belirtilmektedir).

•       Sistem sadece CO2 emisyonları için geçerlidir.

•          Sistem 01.01.2005 tarihinde çalışmaya başlamıştır. Halen 2.uygulama dönemi devam etmektedir.

•          Sistem, basit olarak ifade edilirse, çeşitli kriterler ile belirli kota hakkı tanınmış tesislerin tahsisatlarının 1.uygulama dönemi için en az %95, 2.uygulama dönemi için ise en az

%90 oranındaki kısmı peşinen sağlanmış kabul edilmek üzere kalan miktarın tesisler tarafından uygulanacak emisyon azaltıcı faaliyetlerle karşılanması, eğer tesis kendi imkanları ile bunu karşılayamıyorsa piyasadan ücreti mukabilinde karbon kredisi satın

almasını amaçlamaktadır (örneğin 100 birim CO2 kotası olan bir tesis, 1.uygulama döneminde (bulunduğu ülkenin kararına bağlı olarak) bu kotanın en az %95’ini ücretsiz olarak almakta, kalan 5 birimlik kısmı için ya piyasadan ücreti mukabilinde karbon kredisi almak ya da 5 birimlik emisyon azaltıcı bir faaliyeti hayata geçirmek zorundadır).

•          Kendilerine tahsis edilmiş kotanın üzerinde CO2 emisyonuna sebep olan işletmelerin

1 ton CO2  için 1.uygulama döneminde 40 Euro, 2.uygulama dönemi için 100 Euro ile cezalandırılmaları öngörülmüştür.

•          Sistemde tesislere sağlanacak tahsisatlar her iki uygulama döneminde de üye ülkeler tarafından ayrı ayrı olmak üzere, ulusal tahsisat planları doğrultusunda dağıtılmaktadır. yapılmaktadır. Buna göre, her üye ülke hangi sektörlere ne kadar tahsisat yapacağını belirlemektedir. Tahsisatların hangi kriterler ile yapılması gerektiği Emisyon Ticareti Direktifi           (13.10.2003)   içerisinde   belirtilmiştir.   Ulusal   tahsisat   planları   içerisinde belirlenen tahsisat miktarlarının AB’nin Kyoto Protokolü kapsamında üye ülkeler için belirlediği  kotalar  ile  uyumlu  olması,  yeni  girişler  için  rezerv  ayrılması,  AB  üyesi olmayan ülkelerle olan rekabet durumunun ve erken aksiyonların göz önüne alınması gerekmektedir.

•          ETS  içerisinde  1.  ve  2.uygulama  dönemleri  içerisinde  yapılmak  şartıyla  tahsisat aktarımında (ileriye doğru aktarım “banking” ya da geriye doğru aktarım “borrowing”) herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Örnek verecek olursak, 2005 yılı sonunda kendisine tahsis edilen kotanın üzerinde emisyona sebep olan işletmeler fazlalıklarını kapatmak için 2006 yılı tahsisatlarından yararlanabilmiş (borrowing), ya da kotanın altında emisyona sebep olan işletmeler bir sonraki yıla bakiye kısmı aktarabilmişlerdir (banking). Ancak, tahsisat aktarımlarına 2 uygulama dönemi arasında izin verilmemiştir. Bir başka deyişle, 2007 yılı sonunda 1.uygulama dönemi kapanmıştır. 2008-2012 dönemi ve müteakip uygulama dönemleri arasında sadece ileriye doğru aktarım (banking) mümkün olabilecektir.

•          ETS’nin Kyoto Protokolü’ne tanımlanan esneklik mekanizmaları ile bağlantısını kuran önemli bir direktif Bağlantı Direktifi (Linking Directive) olup, 27.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. ETS, tesislere emisyonları alıp satabilme imkanı tanımakla birlikte, Kyoto Protokolü içerisinde tanımlanan Temiz Kalkınma Düzeneği (CDM) ve Ortak Yürütme          (Joint    Implementation)    mekanizmalarının    da    kullanılmasına    imkan tanımaktadır.  Bağlantı  Direktifi,  adından  da  anlaşılacağı  üzere,  Kyoto  Protokolü esneklik mekanizmaları ile  ETS  arasında bir  bağ  kurmak için  çıkarılmıştır. Kısaca

bahsedecek olursak Temiz Kalkınma Düzeneği (gelişmiş ülkelerin (Birleşmiş Milletler İklim  Değişikliği  Çerçeve  Sözleşmesi  Ek-1’de  yer  alan  ülkeler)  gelişmekte  olan ülkelerde yapacakları, diğer bir deyişle Kyoto Protokolü gereği emisyon kotasına tabi ülkelerle diğerleri arasında) ve Ortak Yürütme (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve  Sözleşmesi Ek-1’de  yer  alan  ülkelerin  kendi  arasında)  mekanizmaları ile karbon emisyonunu azaltıcı projelere yapılacak katkıların karbon kredisi olarak değerlendirilebilmesine olanak tanınmaktadır. Örneğin, İngiltere’de bir firmanın Çin’de bir karbon azaltma projesine katılması ve temiz kalkınma düzeneği üzerinden elde edilecek krediyi ETS içerisinde kullanması mümkündür. Her ne kadar Kyoto Protokolü içerisinde söz konusu esneklik mekanizmaları yoluyla alınacak kredilerinin toplam tahsisat  içerisindeki  oranlarına  ilişkin  bir  sınır  getirilmemiş  olsa  da,  tamamlayıcılık (katkı) prensibi gereğince bu oranın toplam tahsisatın %50’sini aşmaması gerektiği yönünde genel bir kabul oluşmuştur. Her AB üyesi kendi tahsisat planı içerisinde ne kadarlık bir oranda esneklik mekanizması kullanılabilecekleri hususuna farklı kriterleri göz  önüne  alarak  farklı  oranlarda  yer  vermişlerdir.  Diğer  taraftan,  ETS  içerisinde nükleer santraller veya CO2 yutakları ile ilgili projeler kabul görmemektedir.

•          ETS içerisinde tahsisatların dağıtılması, tahsisat ve emisyonların takip edilmesi ve kayıt altına alınması, izleme, raporlama ve doğrulama prosedürlerinin uygulanması her ne kadar üye ülkelerin kendi sorumlulukları altında yürütülse de bütün bu işlemler Avrupa Birliği Komisyonu tarafından belirlenen kriterler ve koordinasyon altında yapılmaktadır. Her üye ülke kendi kayıt sistemine sahip olup, işlemler AB Kayıt Yönetmeliği’ne de uygun olarak yürütülmek zorundadır. Farklı üye ülkelerde kurulu tesisler arası transferlerin sadece ilgili üye ülkelerdeki kayıt sistemlerine değil Brüksel’de bulunan merkezi kayıt sistemine (Community Independent Transaction Log, CITL) de bildirilmesi gerekmektedir.

•          Sistem içerisinde her  üye  ülke AB  İzleme ve  Raporlama Rehberine uygun olarak izleme,  raporlama  ve  doğrulama  prosedürleri  geliştirmiştir.  Bu  durum,  firmaların önceden belirlenmiş   ölçüm   ve   hesaplama   prosedürleri   doğrultusunda   kendi oluşturdukları  finansal  rapor  yapısı  ile  benzerlik  göstermektedir.  Kuşkusuz,  bu raporlama üçüncü taraflar tarafından denetime veya doğrulamaya tabi tutulmaktadır. Emisyonlar genel olarak ölçümlerle değil, yakıt tüketimi, spesifik emisyon faktörleri, yanma birimlerinin termal verimlilikleri ve proses emisyonları için diğer kimyasal ve mühendislik    tahminlerine   dayanılarak   yapılan   hesaplama   yöntemi   ile    tespit edilmektedir.

ETS’nin  1.uygulama  dönemi  kapanmıştır.  Halen  2012  yılı  sonuna  kadar  sürecek  olan

2.uygulama dönemi içerisindeyiz. 2.uygulama döneminin en önemli farkı, bu dönemin Kyoto Protokolü’nün taahhüt dönemi ile aynı dönemi kapsamakta olmasıdır. Bir başka deyişle, AB tarafından Kyoto Protokolü kapsamında taahhüt edilen 1990 yılı emisyon seviyesine göre

%8’lik azaltımın gerçekleşmesi gerekli olan dönem başlamıştır. 2.uygulama döneminde 2005 yılı baz yıl olarak alınmış, bu dönemde baz yıla göre %6,5 daha düşük bir tahsisat kotası getirilmiştir.

AB Komisyonu, ETS’nin 1.uygulama dönemi içerisinde, ki bu dönem “geçiş dönemi” olarak adlandırılmaktadır, sistemin işleyişi ile ilgili temel problemleri görmüş ve özellikle 2012-2020 tarihleri arasında yürürlükte olacak 3.uygulama dönemi için sistem içerisinde bazı revizyonlar yapmayı planlamıştır. AB’nin henüz öneri aşamasında olan revizyonlarını irdelemeden önce özellikle 1.uygulama dönemi içerisinde hangi tecrübeler elde edildi ve bunlardan ne gibi dersler çıkartıldığına bakmamız gerekiyor.

1.uygulama dönemi içerisinde, üye ülkelerin sektörlere olması gerekenden fazla tahsisat sağlamasından dolayı, dönem sonuna doğru karbon fiyatları çökmüştür. Yani ETS kapsamındaki tesislerin piyasadan karbon tahsisatı almalarını gerektirecek bir durum oluşmamış, herkes karbon satıcısı haline gelmiştir. Dolayısı ile 1.uygulama döneminde özellikle tahsisat metotları, kota seviyeleri, adil dağılım, karmaşık işlemler, Kyoto esneklik mekanizmaları ile ilgili kredilerdeki güvenirlik gibi bir çok husus ilgili taraflarca yoğun şekilde eleştirilmiştir. Özetleyecek olursak;

  •  1.uygulama döneminde tahsisatlar cömertçe dağıtılmıştır.
  •  ETS sistemi içerisinde, her üye ülkeninin kendi tahsisatını kendisinin yapmasından kaynaklanan, tahsisatların dağıtımı konusunda harmonizasyon sağlanamamıştır.
  • AB iç pazarında sektörler arasında rekabet koşullarını zedeleyici uygulamalar görülmüştür.
  •  İzleme, raporlama, doğrulama işlemleri ile diğer emisyon azaltıcı projelerden kredi sağlanması konusunda da daha şeffah ve harmonize bir sistem gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Yukarıda bahsedilen ve sistemin işleyişini etkileyen tüm faktörler değerlendirilmiş, Avrupa komisyonu tarafından 3.uygulama dönemi için yeni yaklaşımlar getirilmiştir. 3.uygulama döneminde (2013-2020) AB sera gazı emisyonlarının 2020 yılı itibariyle 1990 seviyelerinden

%20 daha az olması önerilmektedir. Eğer gelişmiş ülkeler arasında uluslar arası bir konsensüs sağlanırsa, seragazlarının %30 azaltılması hedeflenmektedir.

3.uygulama döneminde öne çıkan başlıca revizyon önerileri aşağıda sıralanmıştır. Buna göre;

  • Üye ülkelerin ayrı ayrı olacak şekilde ulusal tahsisat planları hazırlamalarına son verilecek, tüm AB üye ülkeleri için geçerli olacak şekilde tek bir tahsisat planı hazırlanacaktır. Yıllık kotalar 2013-2020 yılları arasında kademeli olarak azaltılacaktır.
  • Tahsisatların 1. ve 2.uygulama dönemlerinin aksine büyük bölümünün açık arttırma usulü ile dağıtılması planlanmaktadır (2013 yılından itibaren enerji sektörünün tüm tahsisatlarının açık arttırma ile dağıtılması, bazı sektörlerde bu oranın farklı uygulanması, bazı enerji yoğun sektörlerde ise hiç uygulanmaması gibi hususlar burada ön plana çıkmaktadır)

9  Ücretsiz tahsisatlar için tüm AB üyesi ülkeleri bağlayacak şekilde harmonize kurallar belirlenecektir.

  •  Açık arttırma ile dağıtılacak tahsisatlarda hakların bir bölümü kişi başı gelir düzeyi diğer üye ülkelere göre daha düşük olan ülkelere verilerek finansal olarak daha güçlü bir yapıya kavuşturulmaları sağlanacaktır.
  •  Aluminyum ve amonyak üretimi yeni sektörler olarak ETS içerisine alınacak, ayrıca

N2O ve PFC parametreleri kapsama sokulacaktır.

  •  Karbon emisyonları fazla olmayan tesisler ETS kapsamı dışına alınacaklardır (yıllık

10000 ton CO2 eşdeğeri emisyondan daha düşük emisyona sebep olan işletmeler).

Söz konusu yaklaşımlar Avrupa konseyi ve Avrupa Parlementosu tarafından onaylandıktan sonra tahminen 2009 yılı içerisinde karar bağlanacaktır.